Baki Murat Top
Sunday, November 2, 2008
Saturday, November 1, 2008
Friday, October 31, 2008
Kamp Merrick ten Kareler
Aboriginal Land Rights !
Avustralya Parlamentosu, Aborjinlerden özür diledi
Çarşamba, 13 Şubat 2008
Avustralya Parlamentosu, tüm Avustralyalılar adına, Avustralya hükümetlerinin kendilerinde "derin üzüntü, acı ve kayıplara neden olan" geçmişteki uygulamalarından dolayı Aborjin adı verilen Avustralya yerlilerinden özür diledi.
Avustralya Parlamentosu'nda, başbakan Kevin Rudd'un, tüm Avustralyalılar adına Aborjinler'den özür dilenmesini öngören önerge, oldukça duygusal geçen oylamanın ardından oybirliğiyle kabul edildi.
Avustralyalılar, televizyonlardan tüm Avustralya'da canlı olarak yayınlanan oylamayı kentlerde ve okul salonlarında kurulmuş dev ekranlardan büyük kalabalıklar oluşturarak izlediler.
Rudd tarafından parlamentoda okunan önergede, "Avustralya'da birbiri ardına gelen hükümetlerin, derin üzüntü, acı ve kayıplara neden olan yasaları ve politikaları nedeniyle bu Avustralyalı vatandaşlarımızdan özür diliyoruz" ifadeleri yer aldı.
ÜLKENİN EN ALT TABAKASINI OLUŞTURUYOR
21 milyon nüfuslu Avustralya'da, sömürgeciler gelemeden önce yaklaşık 1 milyon Aborjin yaşıyordu. Ancak şimdiyse yaklaşık 450 bin Aborjin yaşıyor. Kıtanın asıl yerlileri arasında olan Aborjinlerin, eğitim oranları, işsizlik, yoksulluk gibi konularda, yaşam koşulları en kötü durumda olan grubu oluşturdukları belirtiliyor.
Parlamentoda kabul edilen özür, 20. yüzyıldaki "asimilasyon" politikasından büyük zarar gören ve "çalınmış kuşak" olarak adlandırılan Aborjinlerin tanınması yolunda nasıl bir politika izleneceği tartışmalarında dönüm noktası olacak.
ABORJİNLER
Aborijin Avustralya kıtası yerlilerine verilen addır. Avrupalı sömürgecilerin kıtayı işgal etmeden önce burada yaşayan halka aborjin denir.
2001 yılında Avustralya İstatistik Bürosu toplam yerli nüfusunu 458,521 olarak vermiştir (bu rakam Avustralya'nın toplam nüfusunun %2.4'üdür). İlk Avrupalı yerleşimcilerin kıtaya gelişinden önce Avustralya'da 1 milyona yakın bir nüfusun olduğu tahmin edilmektedir. Avustralya yerlilerinin çoğunlukla çöl sakinleri olduğu şeklindeki genel kanı aslında yanlıştır çünkü en yoğun yerli popülasyonunun olduğu bölgeler sahil bölgeleridir.
BATILI SÖMÜRGECİLERİN GETİRDİĞİ HASTALIKLARDAN ÖLDÜLER
1770 yılında Kaptan James Cook, Avustralya'nın doğu sahillerini Büyük Britanya adına ele geçirdi ve burayı Yeni Güney Galler (New South Wales) olarak isimlendirdi. Avustralya'daki İngiliz sömürgeciliği 1788'de Sydney'de başladı ve kıtaya ilk gelen Batılı yerleşimciler çiçek, suçiçeği, grip, kızamık gibi rahatsızlıkları da beraberlerinde getirdiler. Bünyeleri bu hastalıkları hiç tanımayan Avustralya yerlileri bu hastalıklara yakalanarak büyük ölçüde kayıplar verdiler ve nüfusları önemli ölçüde düşüş gösterdi.
İngiliz yerleşimcilerin ikinci etkisi arazi ve su kaynaklarını kendilerine ayırmaları olmuştur. Beyaz yerleşimciler avcı-toplayıcı olan yerli halkın kendi topraklarına sahip olma gibi bir kavrama sahip olmayan ve sürülecekleri herhangi bir yerde de mutlu yaşayabilecek göçmenler olarak görmüşlerdi. Oysa geleneksel arazilerini, yiyecek ve su kaynaklarının kaybı yerliler üzerinde ölümcül etki yapmış ve hastalıklarla güçsüz düşmüşlerdi. Aynı zamanda beyaz adamlar Avustralya yerlilerinin arazileriyle derin ruhsal ve kültürel bağlara sahip oldukları gerçeğini görmemiş veya görmemezlikten gelmeyi tercih etmişlerdi. Geleneksel dini pratiklerinden uzaklaştırılan bu halklarda doğum oranları hızla düşmüş alkol gibi yerlilere yabancı içkilerin kullanımı artmıştı. 1788 yılı ile 1900 yılları arasında yerliler, maruz kaldıkları hastalıklar, topraklarının kaybı ve kendisini kıtanın efendisi ilan eden beyaz adamdan gördükleri şiddet sonucu nüfuslarının yaklaşık %90'ını kaybettiler.
AVRUPALILAR RESMEN SOYKIRIM YAPTILAR
Avrupalı beyaz adam, kıtanın yerlileri üzerine uyguladığı soykırımı haklı çıkarmak, ırki üstünlüğünü ve dolayısıyla kıta üzerindeki hakimiyetini gerekçelendirmek adına kimi zaman dönemin bilimini dahi kullanmış, yerlilerin ne herhangi bir dine, kültüre sahip ne de vatan bilinci gelişmiş insanlarlar olmadığına hükmetmişlerdi. Dönemin sömürgecilerin bazı ifadeleri de bunu açıkça göstermektedir. Örneğin 19. yüzyıldan bir yazar Avustralya yerlileri hakkında şunları söylemekteydi:
"Gelişme aşamalarının birbirlerinden büyük ölçüde farklı olduğu iki ırkın birbirleriyle teması sonucunda aşağı ırkın yok olması doğa kanunu gibi görünmektedir...Süreç, doğa kanunuyla uyumlu görünüyor. Bu doğa kanununun daha uygun olanın hayatta kalmasını sağlayarak daha büyük insanlık ailesine hizmet ettiği açıktır. İnsani gelişme tamamen ilerici ırkın (progressive race) yayılması ve aşağı (inferior) olanlarının da yok olmasıyla kazanılmıştır...Avustralya aborjinlerinin neolitik ırklar aşamasının ötesine çok fazla geçmiş olabileceklerinden şüphe edilebilir...Bu sebeple onların yok oluşuna yas tutmamıza gerek yok.
SOYKIRIM ÇEŞİTLİ DÖNEMLERE AYRILIR
Avusturyanın Avrupalı sömürge güçleri Avustralya yerlilerini farklı zamanlarda soykırım uygulamalarına tabi tutmuşlardır. Ancak soykırımlarla ilgili bilgi çoğunlukla hükümetin tuttuğu kayıtlardan edinildiği için sayılarının belirtilenden çok daha fazla olabileceği düşünülebilir.
Northern Territory Legislative Assembly'nin üyesi olan John Ah Kit 9 Ekim 2003 tarihli bir tartışmada şunları söylemektedir:
1920'lerin sonlarının büyük bir kuraklık zamanı olduğu ve bu yüzden de bu ortamda Avustralya'da siyah/beyaz ilişkilerinin öncülerinin aralarından pek çok şey geçtiği unutulmamalıdır. Doğal kaynaklar üzerinde yoğun bir mücadele yaşanmaktaydı. Bir arazi ve onun halkı arası arasında; sığırlar ve beraberlerinde silahlar ve hastalıklar getirenler arasındaki bir çatışmaydı bu. Genellikle yanlış anlaşılan şey şu ki Coniston Katliamının tek bir olay değil polis gruplarının ayırım gözetmeden haftalarca öldürdüğü bir seri cezalandırıcı baskınlardan biri olduğudur."
YAPILAN SOYKIRIMLAR
Fremantle, Batı Avustralya (1830):
Batı Avustralya'daki Avustralya yerli halkına yönelik ilk resmi 'cezalandırma baskını' (punishment raid) bu girişim Yüzbaşı Irwin tarafından 1830 Mayısında gerçekleştirilmiştir. Fremantle'ın kuzeyindeki Aborjin kampına Irwin'in yönlendirdiği askerler tarafından pek çok Aborijin öldürülmüş ve yaralanmıştı.
Convincing Ground katliamı (1833-34)
Portland yakınlarındaki Victoria'da Victoria'daki kayıtlı en büyük katliamlardan biri yapılmıştı. Balina avcıları ve yerel Kilcarer Gunditjmara halkı balina teknelerini sahile çekme hakları için mücadele etmekteydiler.
Waterloo Creek katliamı (1838)
Waterloo Creek denilen yerdeki yerli kampına düzenlenen baskında aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 100-300 arasında Avustralya yerlisinin öldürüldüğü iddia edilmektedir.
Coniston katliamı (1928)
Avrupalıların Aborijinlere uyguladığı bilinen son katliamdır. Coniston'da bazı Aborjin aileleri Avrupalılar tarafından vurulmuştur. Katliam dingo avcısı Frederick Brooks'un 1928 Ağustosunda Yukurru denilen yerde bazı Aborijinliler tarafından vurulmasının intikamı adına işlenmiştir.
Resmi kayıtlar 32 Aborijinin öldürüldüğünü ifade ederken tarihçiler en az altmış Aborjin erkek, kadın ve çocuğunun katliamda öldürüldüğünü iddia etmektedirler.
Brooks'un öldürülmesi üzerine yerel polis memuru William Murray intikam amacıyla birkaç hafta süreyle Aborijin kamplarına baskın düzenlemişti. Soruşturma kurulu Constable Murray'in eylemenin haklı olduğu hükmünü vererek beraat ettirmiştir.
Çarşamba, 13 Şubat 2008
Avustralya Parlamentosu, tüm Avustralyalılar adına, Avustralya hükümetlerinin kendilerinde "derin üzüntü, acı ve kayıplara neden olan" geçmişteki uygulamalarından dolayı Aborjin adı verilen Avustralya yerlilerinden özür diledi.
Avustralya Parlamentosu'nda, başbakan Kevin Rudd'un, tüm Avustralyalılar adına Aborjinler'den özür dilenmesini öngören önerge, oldukça duygusal geçen oylamanın ardından oybirliğiyle kabul edildi.
Avustralyalılar, televizyonlardan tüm Avustralya'da canlı olarak yayınlanan oylamayı kentlerde ve okul salonlarında kurulmuş dev ekranlardan büyük kalabalıklar oluşturarak izlediler.
Rudd tarafından parlamentoda okunan önergede, "Avustralya'da birbiri ardına gelen hükümetlerin, derin üzüntü, acı ve kayıplara neden olan yasaları ve politikaları nedeniyle bu Avustralyalı vatandaşlarımızdan özür diliyoruz" ifadeleri yer aldı.
ÜLKENİN EN ALT TABAKASINI OLUŞTURUYOR
21 milyon nüfuslu Avustralya'da, sömürgeciler gelemeden önce yaklaşık 1 milyon Aborjin yaşıyordu. Ancak şimdiyse yaklaşık 450 bin Aborjin yaşıyor. Kıtanın asıl yerlileri arasında olan Aborjinlerin, eğitim oranları, işsizlik, yoksulluk gibi konularda, yaşam koşulları en kötü durumda olan grubu oluşturdukları belirtiliyor.
Parlamentoda kabul edilen özür, 20. yüzyıldaki "asimilasyon" politikasından büyük zarar gören ve "çalınmış kuşak" olarak adlandırılan Aborjinlerin tanınması yolunda nasıl bir politika izleneceği tartışmalarında dönüm noktası olacak.
ABORJİNLER
Aborijin Avustralya kıtası yerlilerine verilen addır. Avrupalı sömürgecilerin kıtayı işgal etmeden önce burada yaşayan halka aborjin denir.
2001 yılında Avustralya İstatistik Bürosu toplam yerli nüfusunu 458,521 olarak vermiştir (bu rakam Avustralya'nın toplam nüfusunun %2.4'üdür). İlk Avrupalı yerleşimcilerin kıtaya gelişinden önce Avustralya'da 1 milyona yakın bir nüfusun olduğu tahmin edilmektedir. Avustralya yerlilerinin çoğunlukla çöl sakinleri olduğu şeklindeki genel kanı aslında yanlıştır çünkü en yoğun yerli popülasyonunun olduğu bölgeler sahil bölgeleridir.
BATILI SÖMÜRGECİLERİN GETİRDİĞİ HASTALIKLARDAN ÖLDÜLER
1770 yılında Kaptan James Cook, Avustralya'nın doğu sahillerini Büyük Britanya adına ele geçirdi ve burayı Yeni Güney Galler (New South Wales) olarak isimlendirdi. Avustralya'daki İngiliz sömürgeciliği 1788'de Sydney'de başladı ve kıtaya ilk gelen Batılı yerleşimciler çiçek, suçiçeği, grip, kızamık gibi rahatsızlıkları da beraberlerinde getirdiler. Bünyeleri bu hastalıkları hiç tanımayan Avustralya yerlileri bu hastalıklara yakalanarak büyük ölçüde kayıplar verdiler ve nüfusları önemli ölçüde düşüş gösterdi.
İngiliz yerleşimcilerin ikinci etkisi arazi ve su kaynaklarını kendilerine ayırmaları olmuştur. Beyaz yerleşimciler avcı-toplayıcı olan yerli halkın kendi topraklarına sahip olma gibi bir kavrama sahip olmayan ve sürülecekleri herhangi bir yerde de mutlu yaşayabilecek göçmenler olarak görmüşlerdi. Oysa geleneksel arazilerini, yiyecek ve su kaynaklarının kaybı yerliler üzerinde ölümcül etki yapmış ve hastalıklarla güçsüz düşmüşlerdi. Aynı zamanda beyaz adamlar Avustralya yerlilerinin arazileriyle derin ruhsal ve kültürel bağlara sahip oldukları gerçeğini görmemiş veya görmemezlikten gelmeyi tercih etmişlerdi. Geleneksel dini pratiklerinden uzaklaştırılan bu halklarda doğum oranları hızla düşmüş alkol gibi yerlilere yabancı içkilerin kullanımı artmıştı. 1788 yılı ile 1900 yılları arasında yerliler, maruz kaldıkları hastalıklar, topraklarının kaybı ve kendisini kıtanın efendisi ilan eden beyaz adamdan gördükleri şiddet sonucu nüfuslarının yaklaşık %90'ını kaybettiler.
AVRUPALILAR RESMEN SOYKIRIM YAPTILAR
Avrupalı beyaz adam, kıtanın yerlileri üzerine uyguladığı soykırımı haklı çıkarmak, ırki üstünlüğünü ve dolayısıyla kıta üzerindeki hakimiyetini gerekçelendirmek adına kimi zaman dönemin bilimini dahi kullanmış, yerlilerin ne herhangi bir dine, kültüre sahip ne de vatan bilinci gelişmiş insanlarlar olmadığına hükmetmişlerdi. Dönemin sömürgecilerin bazı ifadeleri de bunu açıkça göstermektedir. Örneğin 19. yüzyıldan bir yazar Avustralya yerlileri hakkında şunları söylemekteydi:
"Gelişme aşamalarının birbirlerinden büyük ölçüde farklı olduğu iki ırkın birbirleriyle teması sonucunda aşağı ırkın yok olması doğa kanunu gibi görünmektedir...Süreç, doğa kanunuyla uyumlu görünüyor. Bu doğa kanununun daha uygun olanın hayatta kalmasını sağlayarak daha büyük insanlık ailesine hizmet ettiği açıktır. İnsani gelişme tamamen ilerici ırkın (progressive race) yayılması ve aşağı (inferior) olanlarının da yok olmasıyla kazanılmıştır...Avustralya aborjinlerinin neolitik ırklar aşamasının ötesine çok fazla geçmiş olabileceklerinden şüphe edilebilir...Bu sebeple onların yok oluşuna yas tutmamıza gerek yok.
SOYKIRIM ÇEŞİTLİ DÖNEMLERE AYRILIR
Avusturyanın Avrupalı sömürge güçleri Avustralya yerlilerini farklı zamanlarda soykırım uygulamalarına tabi tutmuşlardır. Ancak soykırımlarla ilgili bilgi çoğunlukla hükümetin tuttuğu kayıtlardan edinildiği için sayılarının belirtilenden çok daha fazla olabileceği düşünülebilir.
Northern Territory Legislative Assembly'nin üyesi olan John Ah Kit 9 Ekim 2003 tarihli bir tartışmada şunları söylemektedir:
1920'lerin sonlarının büyük bir kuraklık zamanı olduğu ve bu yüzden de bu ortamda Avustralya'da siyah/beyaz ilişkilerinin öncülerinin aralarından pek çok şey geçtiği unutulmamalıdır. Doğal kaynaklar üzerinde yoğun bir mücadele yaşanmaktaydı. Bir arazi ve onun halkı arası arasında; sığırlar ve beraberlerinde silahlar ve hastalıklar getirenler arasındaki bir çatışmaydı bu. Genellikle yanlış anlaşılan şey şu ki Coniston Katliamının tek bir olay değil polis gruplarının ayırım gözetmeden haftalarca öldürdüğü bir seri cezalandırıcı baskınlardan biri olduğudur."
YAPILAN SOYKIRIMLAR
Fremantle, Batı Avustralya (1830):
Batı Avustralya'daki Avustralya yerli halkına yönelik ilk resmi 'cezalandırma baskını' (punishment raid) bu girişim Yüzbaşı Irwin tarafından 1830 Mayısında gerçekleştirilmiştir. Fremantle'ın kuzeyindeki Aborjin kampına Irwin'in yönlendirdiği askerler tarafından pek çok Aborijin öldürülmüş ve yaralanmıştı.
Convincing Ground katliamı (1833-34)
Portland yakınlarındaki Victoria'da Victoria'daki kayıtlı en büyük katliamlardan biri yapılmıştı. Balina avcıları ve yerel Kilcarer Gunditjmara halkı balina teknelerini sahile çekme hakları için mücadele etmekteydiler.
Waterloo Creek katliamı (1838)
Waterloo Creek denilen yerdeki yerli kampına düzenlenen baskında aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 100-300 arasında Avustralya yerlisinin öldürüldüğü iddia edilmektedir.
Coniston katliamı (1928)
Avrupalıların Aborijinlere uyguladığı bilinen son katliamdır. Coniston'da bazı Aborjin aileleri Avrupalılar tarafından vurulmuştur. Katliam dingo avcısı Frederick Brooks'un 1928 Ağustosunda Yukurru denilen yerde bazı Aborijinliler tarafından vurulmasının intikamı adına işlenmiştir.
Resmi kayıtlar 32 Aborijinin öldürüldüğünü ifade ederken tarihçiler en az altmış Aborjin erkek, kadın ve çocuğunun katliamda öldürüldüğünü iddia etmektedirler.
Brooks'un öldürülmesi üzerine yerel polis memuru William Murray intikam amacıyla birkaç hafta süreyle Aborijin kamplarına baskın düzenlemişti. Soruşturma kurulu Constable Murray'in eylemenin haklı olduğu hükmünü vererek beraat ettirmiştir.
Subscribe to:
Posts (Atom)